PİYER KALOMENİ

Çalıştığınız işte eğer sizden kaynaklı bir hata oluşur ve bu birde parasal kayıplar doğurursa ne yazık ki genelde aşağılanırsınız ve işten kovulursunuz .  Benim sorumlu olduğum dokümantasyon departmanı ciddi bir hata yapmıştı ve azımsanmayacak bir parasal kayıp sözkonusu idi. Bu konu yöneticimiz  ile İzmir’de şirket merkezinde tartışılıp değerlendirilmiş ve yöneticimiz Istanbul’a konuyu benimle konuşmaya geliyor. Benim beklentim işten atılmaktan başka bir şey değil, bu nedenlede kendimi savunmak için iyi hazırlanmışım. Konuyu toplantıda hararetle tartışmaya başladık elbette zaman zaman gerginliklerde olmadı değil. Ne zamanki saat oniki oldu yöneticim  sakince “haydi Ahmet yemek yiyelim, yemek sonrası yine devam ederiz” dedi. Ben ilk şaşkınlığımı o anda yaşadım, işten atılmayı beklerken bu ne demekti şimdi?  Yemek sonrası yine kaldığımız yerden hatayı ve nedenlerini tartışmaya devam ettik. Akşama doğru yöneticimi  havaalanına uğurlamak için birlikte dışarıya çıktık. Anladım ki işten atılmıyorum, bununla birlikte ne söyledi isem  yöneticim  büyük bir dikkat ve saygı ile beni dinledi. Tam arabaya binecekken beni yanına çağırdı koluma girdi ve yürümeye başladık. Bana aynen şunları söyledi “Görüyorumki bu tartışma seni gerdi ve tedirgin etti. Tedirgin olacak bir şey yok ortada, biz iki profesyonel insan olarak oluşan hatayı tartıştık. Belki yine tartışacağız. Ama senden rica ediyorum bu konuyu üzüntü sebebi yapıp evine taşıma ve onlara mutsuzluk nedeni olmasın. Konuyu burada dondur , yine konuşuruz” . Benim şaşkınlığımı anlatamam , bu olgunlukta böyle düzeyli bir tartışma olamaz, olsa olsa filmlerde olur. Anladım ki aslında tartışma kültürü bu imiş, insan yönetici de olsa yönettiği kişilere hakaret etmezmiş, sözünü kesmezmiş ve insan değeri verirmiş.  Bu kişi kırkbeşyılını aralıksız deniz taşımacılığına vermiş olan  Piyer KALOMENİ idi.

Henüz onbeş yaşındadır ve çalışmak için iş aramaktadır. O zaman Hollanda denizcilik firması olan Van Der Zee eleman aramaktadır ve 1 Nisan günü şirkete tavsiye edilmesi üzerine  iş başı yapar. Aynı gün acilen bir konşimentonun bankaya gitmesi gerekmektedir banka yakın olmasına rağmen taksi ile gitmesi ve geri yürüyerek ofise gelmesi tembih edilir. O zamanlar tüm taksiler Amerikan arabalarından oluşuyor. Taksiye binerken aceleden parmağını arabanın kapısına sıkıştırıyor, parmağı ciddi anlamda kanadığı halde konşimentoyu bankaya teslim eder ve Fransız Hastanesinde kendisini bulur. Kan kaybı ciddidir ve hemen müdahale edilerek tedavisi sağlanır. Askerlik zamanı gelene kadar aynı şirkette ihracat konşimento memuru olarak çalışır. Askerlik sonrası yıl 1971 dir yine kendisine aynı şirketten iş teklifi gelir istemeye istemeye işbaşı yapar. Bu defa işi gemi kontrol memurluğu ve liman operasyonudur. O zamanlar henüz konteyner söz konusu değildir , açık yük gemileri gelmektedir. Bir defasında hava ciddi anlamda bozuktur ama açıkta bir geminin geliş kontrolünün acilen yapılması gerekmektedir. Pancar motor takılı basit bir taka ile geminin doğrultusuna yanaşıp tam merdiveni tuttuğunda dalga gelir ve Piyer Bey yarı beli soğuk sularda olmak üzere merdivene asılı kalır. Yanında ise gemi evrakları bulunmaktadır. Neyseki gemi adamları durumu farkederler ve bu durumdan kendisini kurtarırlar.  Gemi kaptanı durumu haber alınca ilk işi kendisine yeni elbiseler vermek, birşeyler ikram etmek ve dinlenmesini sağlamak olmuş.  Bir defasında ise çok büyük bir Amerikan yolcu gemisine kontrole çıkar , gemi asansörlüdür. Geminin asansörü ile kaptan köşküne gidecekken yanlış bir düğmeye basması sonucu yanlışlıkla geminin çamaşırhanesine iner  orada çalışan kadınlar kendisine gülerler ama doğru yoluda gösterirler.

Bir gün yakın bir arkadaşı o zamanın balık lokantası olan Express restoranına kendisini öğlen yemeğine davet eder. Orada Lucien Arkas Vapur Acentalığı’na personel arandığını ve kendisinin düşüncesini sorar. Olumlu gelişmeler sonrası iş görüşmesi için Lucien Arkas ile görüşür.  8 ARALIK 1972 günü kırkbeş yıl aralıksız emek vereceği Arkas’ta işbaşı yapar. Arkas’a bağlılığı çok kuvvetlidir ,bunun nedenini şöyle açıklıyor; “önceki şirketimde askerliğime birkaç ay kala bir olumsuz gelişme sonucu şirketten eleman azaltılması gerekiyordu. Yüksek  maaş alanlardan kimse çıkarılmadı en az maaş alan o maaş olmazsa hayatta ciddi güçlük yaşayacak garibanlar çıkarıldı. Bunun böyle olmasının nedeni başımızda bir patron olmamasındandı. Arkas’ta ise patronumuz Lucien Arkas vardı her zaman ve onun yönettiği yerde böyle bir adaletsizlik olması imkansızdı”.

Dokümantasyon departmanında kesintisiz çalıştı ve en çok uğraş verdiği doküman konşimentodur. İhracatçı ve ithalatçı müşteriler, yanında çalışan personeller, şirketin diğer kademelerinde çalışan yüzlerce insanın mesleği öğrenmesinde öğretmen olarakta ciddi katkılarda bulunmuştur. Kendisine o zamanlardaki çalışma koşullarını soruyorum.  Ellerinde karbon kağıtları ile belge hazırlamada kullandıkları daktilolar vardır sadece. Bir konşimento veya manifestoyu daktiloda yazarsınız ve hata var ise hepsi iptal edilir yeniden yazmaya başlarsınız. Manifesto yazarken şimdiki gibi bilgisayar programı marifeti ile alta toplam almanız mümkün değildir. Hepsini altalta yazarak kalemle toplayacaksınız. Öyle herkeste hesap makinasıda yoktur. Sadece yöneticisinde hesap makinası vardır, o da kullanmasına izin vermez. Bir öğlen yemeği  vakti yöneticisinin kollu(Facit e benzer bir makine) hesap makinasını kullanırken yakalanır ve fena fırça yer.  Konşimentolar bankalarca eğer reddedilir ve geri dönerse öyle şimdiki gibi bir dakikada ful set konşimentoyu yaratma şansları yoktur, tek çare vardır “otur ve tüm nüshaları baştan tekrar yaz”.

Bir çok öğrencisi şu anda denizcilik piyasasında üst düzey yöneticilik yaparak mesleğe devam etmektedirler. Beni birlikte çalıştığımızda şaşkınlığa düşüren bir başka yanı ise şu olmuştur. Biz zaten mesleğimizle ilgili herşeyi çekinmeksizin kendisine sorardık, bildiklerini belgesi ile mutlak bizimle paylaşırdı. Ama bir konuyu bilmiyorsa onu araştırır ve edindiği bilgiyi bizimle paylaşır ve “senin bu sorun sayesinde  konuyu araştırdım bende öğrendim, çok teşekkür ederim “ derdi mutlaka. Bir sorum konvansiyonlar konusunda oldu kendisine. Bir ay sonra baktımki konu ile ilgili kitabı bulmuş, bana kargo ile göndermişti.

Kendisi ile İzmir den pamuk ihracatını konuşmaya başlıyorum. O zaman öğreniyorumki pamuk aslında uluslararası regülasyonlara  göre tehlikeli eşya statüdünde taşınan bir üründür. Tehlike derecesinin en aza indirgenmesi için ise pamuklar balyalar halinde sıkıştırılarak her bir balya ikiyüzelli kilo oluyormuş.  Pamuk meğerse için için yanarmış ve söndürmeniz olsukça güç olurmuş. Tesadüf budur ki son İskenderun ziyaretimde bir başka deniz emekçisi olan Bay Ronald MAKZUME yi ziyaret ediyorum ve odasında asılı duran eskilerden kalma pamuk balyası işinde kullanılan kancayı bana gösteriyor. Kendisini bir başka makalede ayrıca sizlerle buluşturacağımı umuyorum.

Piyer Bey’e İzmir e ilk gelen konteynerleri soruyorum. İlk konteynerler zamanın Doğu Alman şirketi olan DSR (Deutfracht/Deutsch Seereederei Rostock ) ile Türkiye’ye Arkas acentalığı altında getiriliyor. O zamanlar konteynerlerin maksimum taşımaları onyedi ton civarlarında imiş. Konteynerlerin şimdiki gibi hem komple hem konsolide halde kiralanması sözkonusu değildir. Sadece konsolide kargo için kullanılmakta ve ihracat küçük partiler halinde yapılmaktadır. Piyer Bey bu iştede konteyner yükleme planlarını yaparak devrededir. Kullanılan ambalajların ölçülerini bilmektedir, kim kaç ambalajla ne yükleyecekse bunların planlamalarını dikkatle yapar ve hesaplarında şaşma olmazdı. Yıllar sonra üretim –siparişler artıyor ve komple konteyner taşımalarıda yapılmaya başlanıyor. Tahmin edeceğiniz gibi bugünkü modern liman ekipmanları yoktur. Konteynerlerin operasyonları oldukça zahmetli olmaktadır. İşte bu adımlardır ki ülkemiz konteyner taşımacılığını bugünlere getirmiş ve yaklaşık beşmilyon yirmilik konteynere denk gelen taşımacılık yapılmaktadır. Ayrıca herbiri yaklaşık beşyüzton taşıyabilen bizlerin bugün görmediği laş mavnaları kullanılmaktadır o yıllarda. Bunlar açıkta duran gemilerden denize bırakılır, küçük bir römorkör alır kıyıya gelir ve tekrar dolu olarak gemiye taşırmış. Sanırım bu sistem konteyner taşımacılığının hızlı gelişimi nedeniyle pek yaşama şansı bulamamış. Son mavnalarda birkaç yıl İzmir sahilinde Pasaport iskelesinin civarlarında bir müddet görülmüş ve ortadan kaybolmuşlar.

Eğer Piyer KALOMENİ ile bir müddet yakın temasta iseniz hemen farkedersiniz ki müthiş bilge bir koleksiyonerle birliktesiniz.  Birgün birlikte bir saat bayiisini ziyaret ettik. Çünkü yeni bir saat çıkmıştı onu görecek ve bilgi alacaktı. Tezgahtar bu saati anlatırken bahsi geçen bir özelliğe Piyer Bey itiraz etti “hayır bu özellik bu modelde yok” dedi. Tezgahtarın “Piyer Bey aşk olsun ben bunun İsviçre de kursuna gittim, yanılıyor olamam” demesi üzerine katalogta hangi sayfada olduğunu belirteyerek kontrol etmesini rica etti. Tezgahtar kontrolü sonucunda yanılgısını kabul etti. Bilmiyorduki Piyer Bey günlerce önceden dersini çalışarak bu ziyarete gelmişti.

Peki koleksiyonu sadece saatlerdenmi oluşuyor, elbette hayır. Bu usta denizcinin olmazsa olmazı “gemi eskileridir”. Zaman buldukça Aliağa gemi söküme gider oradan beğendiği çıkma gemi parçalarını satın alır. Kendisi bunların bakımlarını yapar ve özenle saklar. Gemi karpostalleri bir diğer koleksiyonudur. Ama sadece bunları biriktirmekle kalmaz herbirinin hikayelerini de özenle araştırır ve öğrenir.  Örneğin merak eder sorarsanız Piyer Bey sizlere neden tankerlerde her türlü malzemenin sadece pirinç, sarı ve bronzdan yapıldığını hemencecik anlatır. Meğerse nedeni bu malzemelerin diğerleri gibi kıvılcım çıkartıp yangına neden olmaması imiş.  Kendisinden edindiğiniz bilgiler ile bulunduğunuz sosyal ortamda ve ticari ilişkilerinizde ayrıcalıklı bir yer edinirsiniz, çünkü sürekli öğrenmek ve öğretmek üzerine yaşamını inşa etmiştir.

Çok sevgili hayat arkadaşı Maria Maddalena Mulino  ile tanışarak, birbirlerini severek evlenirler. Bu  evlilik kendilerine iki evlat kazandırır, oğulları Piyer Bey gibi denizcilik sahasında çalışmaktadır, kızları ise uzay bilimleri profesörü olarak akademik yaşamına başarılarla devam etmektedir. Birkaç ay görüşemediğim Piyer Bey’i arayınca “ben artık müzelik oldum” dedi ve birlikte güldük. Meğerse bir müddettir  Arkas Denizcilik’in Bornova’da bulunan “Deniz Tarihi Merkezi ” ‘ne  gelen konukları ağırlamakta ve burada bulunan sergi ürünlerini tanıtmaktadır.  Piyer Bey için bu fırsat bir rüyanın daha gerçekleşmesi anlamına geliyordu.

Piyer Bey in hiçmi kusuru yok diye soruyorsunuz gibi geldi bana, hiç olmazmı? Hayatı boyunca ağzından hiç eksik etmediği sigarası idi bu. Çok sevdiği patronunun defalarca ricası ve hatta şaka yollu ikazları bile buna ne yazıkki engel olamamıştır.

Bir bilge demişki; “Olacaksan kutup yıldızı ol, diğer yıldızlar sana bakarak yönünü tayin etsin” . Dünyanın bu zamanında ben gibi bir çok deniz emekçisinin kutup yıldızı olan sevgili Piyer KALOMENİ eminimki daha birçok insanı ışığı ile aydınlatacaktır.

Bir cevap yazın