SÜVARİ BEY
Ferit BİREN ile makalem için sohbetimizi yapmak üzere buluştuk ve ilk dersimi hemen aldım, ben “Kaptan “ diyerek hitap etmeye başlayınca “Kaptan olarak kullanılması deniz kültüründe çok doğru değildir, çünkü minibüs şoförüne, otobüs şoförüne, kayık kullanana, torpille amatör yat ehliyeti almış ama hiç denize açılmamış olana da kaptan diyorlar, bizlere denizde Süvari Bey derler, bu daha şık denizcilik kültürü açısından” dedi ve unutmamak üzere notumu aldım.
1929 Diyarbakır doğumlu aslen asırlardır ailece Istanbul’ludur. Babasının kara kuvvetlerindeki askeri doktorluğu nedeniyle bulunduğu Diyarbakır da doğuyor. Diyarbakır da o zamanlar yine çatışmalar vardır, eşkiyalar takip edilirken baba Doktor Adnan Bey de bu operasyonlara sağlıkçı olarak eşlik ediyor. Babası bahriyeye geçip Yavuz zırhlısında görevli baştabip oluyor ve ilk orta ve liseyi Istanbul’da okuyor. Babasının görevli olduğu zırhlıya ziyaretlerinde deniz sevdası ruhuna işliyor. Askeri denizcilik okumaya kalksa okul sadece Mersin dedir, gidip orada okuması çok zor. Kabataş erkek lisesi bitince o zaman üniversite de okuyanların liste başı olan Istanbul Teknik Üniversitesi ‘ne giriyor. Fakat gönlü denizcilik okumakta olduğundan oradan herkesin garipsemesine aldırış etmeden Yüksek Denizcilik Okulu’na gidiyor. Okulu birincilikle bitiriyor ve mükafat olarak üç altın saat hediye alıyor.
DENİZCİLERİN İMDADINA YETİŞEN SÖZLÜK ÇEVİRİSİ
Ferit BİREN nin adını ilk defa yıllar önce kitaplığımda bulunan “Kiralama ve deniz nakliyatı Terimleri “ adlı Sözlükte gördüm. Orijinali yazar J.Bes’e ait olan ve 1951 de ardarda iki baskısı yapılan “Chartering and Shipping Terms” adlı kitaptır. Ferit BİREN henüz otuz yaşında iken J.BES’ten izin ister ve 1964 yılında Türkçe çevirisini yapıp yayınlar ve kitap büyük ilgi görür. Kendisine ilk sorum bu kitap üzerine oldu , bu düşünce nereden doğmuştu? . O yıllarda denizcilik terimlerine hakim olmayan armatörler yanlarında yabancı dil bilen Rum asıllı insanları çalıştırırlarmış. Bu insanlar sayesinde yurtdışı muhatapları ile anlaşabilirlermiş. Ferit Bey işte buradan kitap ihtiyacını hissetmiş ve çalışmayı yaparak kitabı yayınlamış. Düşünebiliyormusunuz genç bir denizci ve hiçbir maddi desteği olmamasına rağmen mesleğine duyduğu saygı – çaba inanılması çok zor bir şey olsa gerek. Sonraki yıllarda denizcilik konusunda Yeni Gazete, Hürriyet, Milliyet, Dünya ve Cumhuriyet gazetelerinde ve bazı dergilerde yazılar yazmıştır. Ayrıca deniz Ticaret Odası’nın kuruluşunda en ön saflarda yer almış, bu konuda oldukça fazla emeği bulunmuştur.
Türkiye de konteyner taşımacılığı araştırmamda “konteyner taşımacılığı” adlı şahane bir kitapta Cezmi BİREN adını gördüm. Soyadları aynı olduğuna göre bir bağ vardır diye düşünürdüm. Ferit BİREN ile sohbetimizde anlaşıldıki Amiral Cezmi BİREN kendisinin öz halasının oğlu imiş.
ATATÜRK SEVDASI
2014 yılında Beşiktaş ta bulunan Deniz Müzesi’nde açtığım konşimento sergime Kaptan Refik AKDOĞAN ile birlikte katıldı. Kendisini gördüğüm anda aklıma Nazım HİKMET’in “Kurtuluş savaşı destanı” adlı şiirindeki Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlatan şu dizeler aklıma geldi;
Sarişin bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri cakmak cakmakti.
Yürüdü uçurumun kenarina kadar,
eğildi durdu.
Biraksalar
ince uzun bacaklari üstünde yaylanarak
ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacakti.
Süvari Bey Bana Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anımsatmıştı, şimdi sohbetimizden anlıyorum ki tam bir Mustafa Kemal ATATÜRK hayranı ve bilgesi ile karşı karşıyayım. Zaten çevresinde bu yönü ile oldukça haklı üne sahipmiş. Atatürk’ü ve günümüzde Atatürk’e yapılan çirkin saldırıları soruyorum kendisine, aynen şunu söylüyor bana. “Bu saldırılar Atatürk’ün değerine hiçbir zarar veremez, tarih ve tüm medeni dünya Atatürk hakkında yargısını en doğru şekilde vermiştir. Fakat korkarım ki bu saldırılar ülkemize zarar veriyor ve ülkemizin itibarını yerle bir ediyor.” Bence çok haklı siz ne dersiniz bilmem.
Yüksek Denizcilik okulunu birincilikle bitirince o zaman yeni mezunlar ikiyüzelli lira maaşla iş bulabiliyorken armatör Haşim MARDİN kendisini o kadar beğenirki yediyüzelli lira maaş teklif ederek kendisini işbaşı yaptırır, yıl 1951 dir. İkinci dünya savaşı yeni bitmiştir ve ekmeğin karne ile alındığı yıllar geride kalmıştır. O yıllarda Bakır gemisi ile yaptığı Almanya seferlerine dair şunları söylüyor; Almanya tamamen yerle bir olmuştu. Gemimizi gören Alman kadınlar o gemide kalarak hizmet etmek, patates soymak, yemeklerimizi yapmak, çamaşırlarımızı yıkamak, gemide temizlik yapmak gibi işler için birbirleri ile rekabet ederlerdi. Çünkü savaş Almanya yı perişan etmiş, elde avuçta hiçbir şey kalmamış. Erkek nüfus resmen yok olmuş, kadınlar toplumu ve ailelerinden geriye kalanları ayakta tutma çabası vermektedirler. Orada anlıyorsunuzki ülkemiz ikinci dünya savaşına sürüklenmemekle çok büyük bir trajediyi-yıkımı ucuz atlatmıştır.
ALMANYA TERSANESİNDEN GEMİ KAÇIRMA MACERASI
Almanya söz konusu olunca Süvari Bey’in orada bakımda olan bir gemiyi kaçırma olayı vardır onu kendisine sordum. Aynen şöyle aktardı; Yıl 1954 ben Raman Tankeri’nde üçüncüyüm. Basra körfezinden geçerek Liverpool’a hampetrol götürüyoruz. Orada gemiye special servey yapılacak ve gemimiz Almanya ya tamir için çekildi. Burada yaklaşık 5-6 ay kaldık. Geminin işi bitti Almanlar gemiyi para gelmediği için serbest bırakmıyorlar. Patronumuz Haşim Bey parayı Türkiye de bankaya yatırmış ama döviz darlığı nedeniyle henüz Almanya ya transfer gerçekleşmemiş. Elinde dekontlarla Almanya ya geldi ama Almanlar haklı olarak para gelmediği için gemiye hareket izni vermediler tersaneden. Bir gün Haşim Bey bana “ Ferit bu böyle olmayacak mecburuz gemiyi buradan kaçıracağız” dedi. Aylardan Şubat , dondurucu bir kış var, denizde donmuş vaziyette. Geminin yanında bir römorkör var ve içinde iki adet nöbetçi var. Tüm olaslıkları düşünüp , hesaplamaları yaptık ve sabaha karşı gemimizi tersaneden kaçırdık. Elbette römorkör desteksiz ve klavuz olmaksızın çıkmak çok zor hatta imkansız ve çok tehlikeli ama biz bunu yaptık , römorkörü gemiden su sıkarak atlattık ve artık kaçıyoruz. Tam başardık derken önümüze silahlı iki hücumbot çıktı ve bize ateş etmeye başladılar. Mecburen biz merdiven atarak kaderimize razı olduk. Gemiye gelen askerler üzerimize silah doğrultmuş bekliyorlar. Haşim Bey bana “söyle bunlara üniformaları yeterince caydırıcı , silahları bize doğrultmaktan vazgeçcinler artık” dedi. Askerler anlayış gösterdi , silahlarını indirdiler ve biz mahkemeye çıktık. Elbette bizim bu cesaretimiz onlarda hayranlıkta uyandırdı. Bu arada paralar Almanya hesabına geldi ve biz gemimizi alarak yolumuza devam ettik.
DOKTOR ADNAN BEY ANNE İLE FERİT BEY İSE KIZI İLE EVLENİYOR
FERİT Bey ortaokul yıllarında iken annesi ve babası boşanıyor ve babaannesi kendisine bakıyor. Baba Doktor Adnan BİREN emekli olduktan sonra tekrar evlenmeye karar veriyor , önceki evliliğinden bir kız çocuğu sahibi olan bir hanımefendi ile evleniyor. O hanımefendinin kız çocuğunun ismi Koray dır, yani Ferit Bey’e üç evlat vermiş ve kendisine hayat arkadaşlığı yapmış hanımefendinin ta kendisidir. Son derece farklı, ilginç bir evliliktir. Ferit Bey hayat arkadaşı Koray Hanımefendi sözkonusu olunca hemen söze giriyor; Koray Hanım benim hayattaki en büyük şansımdır. Evliliğimizin hikayesi sıradışı ve ilgi çekicidir evet. Benim ve ailemizin bu hayatta başarısından söz edilecek olursa en büyük pay Koray Hanım dadır. Uzun sürelerce çalıştığım gemilerde benimle beraber oldu ve bütün zorluklara direndi. Yurtdışı görevlerimde de beni hiç yalnız bırakmadı. Çocuklarımıza mükemmel annelik yaptı ve bana hayat arkadaşı oldu. Şimdi birlikte hayata sevgi ve neşe ile tutunuyoruz, çocuklarımız ve torunlarımızla çok mutlu bir hayat yaşıyoruz.
ÜLKEMİZE İLK RO-RO GEMİLERİNİ KAZANDIRIYOR
Ferit BİREN’in bir diğer özelliği ise ülkemize konteynerde taşıyabilen ilk RO-RO gemilerini kazandırmış olmasıdır. Kendisine bunu soruyorum ve anlatıyor; Deni z taşımacılığında 1956 ve sonrası yıllarda deniz taşımacılığında “devrim” gerçekleşiyor . Konteyner taşmacılığı gittikçe yaygınlaşıyor ve bunlar için hızla tüm dünyada yeni gemiler inşa ediliyor. Ben 1971 yılından başlayarak bu gelişmeyi daha yakından incelemeye başladım. Konteyner limanlarını geziyorum, tersaneleri ziyaret ediyorum, bilgi biriktiriyorum. 1976 yılında kendi kendime karar verdim, gelecek bu işteydi ve ben mutlaka gemi yaptırarak bu işleri kendi adıma yapmalıyıdım. Çeşitli ülke tersanelerini seri ziyaretlerim sonrasında en son Norveç’e gittim ve projemi anlattım. Elde para yok ama kendime güvenim ve projeme inancım tamdı. O zamanlar Norveç te sosyalist hükümet iktidarda idi. Beni m bu projeme çok güvendiler. Adeta hediye eder gibi inanılmaz ödeme şartları ile bana gemileri yapıp teslim etmeyi kabul ettiler. Yüzde on peşin olacak , gemiler teslim alındıktan sonra kalan yüzde doksanı üç yıl geri ödemesiz altışar aylık taksitler halinde onbeş yılda geri ödenecekti. M/V Adnan BİREN ve M/V Transdeniz adlı gemileri inanılmaz bir şekilde 1979 yılında teslim aldık. O günlerde ülkemiz ekonomik bunalımda ve enflasyon yüzde ikiyüz. Biz anlaşmada varolan yüzde on bedeli dahi ödeyemiyoruz. Bütün bunlara rağmen Norveç bizlere inandı ve güvendi bu iki gemiyi bize teslim etti. Bu arada 12 EYLÜL 1980 askeri darbesi yapıldı. 1981 de Norveç te seçim gelip çatınca muhalifler bu durumu propagandalarında kullandılar ve “Türklere bedava gemiler verdiniz, bunlar vatandaşın vergilerinden yapılan sorumsuzluklardırr” diyerek siyasi çalışma yaptılar. Gelen ödeme talepleri karşısında biz gemileri teslim etmek istedik ama bu defa ülke yönetimimiz “ gemileri teslim etmeyin siz bize şeklen devredin, borçları biz üstlenelim, siz işletmeye devam edin” dedi vebiz gemileri denizcilik bankasına devrettik. Peki devlet siz işletin demişti ya işletebildikmi hayır bu bize devletin bir oyunu olmuştu. Şirket hissedarları hisselerini Erol AKSOY’a devredince Aksoy Transbalkan’ın patronu oluyor. Yüce devletimizin bu sayede kazığını yemiş oluyorduk. Asıl işin ilginç yanı ise devlet bu gemilere ganimet gibi el koyarken Ferit Bey in kardeşi Işık BİREN Koramiraldir , darbe yönetiminde Milli Güvenlik Sekreterliğinde genel sekreter yardımcısıdır. Ayrıca bir diğer görevi ise Milli güvenlik konseyi koordinatörü komisyonlar başkanıdır. Bu komisyonlardan birisi de Transit taşımacılık ve ulaştırmadır. Ama ne Ferit Bey bir yardım talebinde bulunur ne de kendisi bu haksızlığa bir müdahalede bulunmaz ve gemiler elden gider.
Süvari Bey Ferit BİREN bütün bunları ve hayatındaki diğer detayları “Denize Ekilenler “ adlı kitabında anlatmaktadır. Türkiye nin en önemli yıllarına bir deniz emekçisinin değerli tanıklıklarıdır.